
Osmanlı döneminde şehrin meyhaneleri Setbaşı’nda Gökdere kıyısında toplanmış olduğundan, Yahudilik bölgesinin böyle bir özelliği söz konusu değil.
Bu bilgiler ışığında biliyoruz ki Arap Şükrü Sokağı’nın serüveni Cumhuriyet döneminde başlamıştır. Hikayenin sahibi; Arap Şükrü namı ile anılan Bursa'nın "Nevizadesi" Şükrü Değişmez’dir. Selanik’ten mübadele ile 1924’de Bursa’ya gelmiş ve 1930'da Sakarya Caddesi’nde bulunan diğer meyhanelerin yanına bir balık lokantasını açmış. 1960'da öldükten sonra bayrağı çocukları Yılmaz, Doğan, Çetin, Ergun ve Ahmet Değişmez devralmıştır. Meyhaneleri günümüzde de Arap Şükrü Sokağı’nın hemen girişinde yan yana... Bu sokak Bursa’ya gezmeğe gelenler ya da Bursalılar için alternatif bir eğlence merkezi olarak ilgi görmektedir. Daha çok liman kentlerinde ve deniz ürünleri eşliğinde gelişen meyhanecilik, liman kenti olmamasına karşın Bursa’da da geleneksel özellikleri çerçevesinde bu dar sokakta yaşatılmaktadır.
İçki içip, gönlünce eğlenmenin neresi kültür demeyin. Her şeyin olduğu gibi meyhanede eğlenmenin de bir adabı vardır. Bu adabın Bursa’daki ismi Arap Şükrü. Sağlığında, “Şükrü Amca burada” deyince nefesler tutulurmuş, öylesine çekinirlermiş. Öylesine saydırmış kendini. Osmanlı döneminden beri Yahudilik olarak bilinmesine karşın halk arasında yaygın olan Arap Şükrü isminin bu sokağa adının verilmesi belediye kararı değil. Zaten öyle olsa belki bu kadar bilinmeyecekti. Çünkü sokağın resmi adını sorsanız, on kişiden biri bilmez. Ama Arap Şükrü dediniz mi bilmeyen yoktur. Orijinal mimarisi ile muhafaza edilen sokak, kent dokusu içinde farklı, otantik bir görünüme sahip.
Günümüzde neredeyse eğlence ile özdeşleşen tatil kavramı içinde Arap Şükrü, Bursa’da mutlaka görülmesi gereken bir yer olarak değerlendirilir.
Gerçekleri bir yana bırakıp rivayetlerin peşine düşersek, Arap Şükrü için, bakınız diller ne anlatır. Bursa’ya Kortiso Redono’dan gelen Arap Şükrü, Yahudilik denilen semtte bir meyhaneci iken yaptığı işin ağababası olarak kendini kabul ettirmiş. Sevdirmiş, saydırmış ve şimdiki meyhanelerin bulunduğu Sakarya Caddesi bu isimle anılır olmuş. Halk arasında böyle bilinir ama hikayenin gerçeği Arap Şükrü namıyla bilinen Şükrü Değişmez’in Musevi değil, 1893 Vodina doğumlu, yani Yunanistan mubadili bir göçmen olduğu. Bursa’ya geldiklerinde zaten o sokakta var olan birçok meyhanenin yanında bir dükkan kiralayarak o da meyhaneciliğe başlar. “Arap” lakabı ise esmerliğinden ve dedesinin Yemen çöllerinde kalmasından dolayı. Hikayelendirme merakımız ve kulaktan kulağa aktarma bilgilere itibarımız o kadar yüksek ki;
- Kim bu Arap Şükrü? diyen herkese gerçekle rivayetin karışımı daha birçok yeni öykü anlatacak kıvamdayız. Ancak burada Arap Şükrü’nün işini yapmaktaki maharetini ve şöhretini teslim etmek zorundayız. Çünkü meyhanesi diğer meyhanelerden farklı bir hizmet vermiş olsa gerek ki ihtimal başlarda, Arap Şükrü’nün bulunduğu sokak ya da Arap Şükrü’nün sokağı diye tariflere konu olurken, sonunda Arap Şükrü Sokağı olarak halkın belleğine yerleşip kalmış. İsimleri anılmasa da sokaktaki bütün meyhaneler Yahudi vakfının kiracısı. Musevi kökenli tek meyhaneci olan “Vitali’yi de hatırlayan yok. Dar bir sokakta yan yana dizili meyhanelerden oluşan sokak, çiçekçisi, çaycısı, boyacısı ve hatta berberi ile bugün bir esnaf bütünlüğünü temsil ediyor. Rakı sofralarına eşlik eden seyyar fasıl ekipleri masadan masaya dolaşarak dertli masalara neşe dağıtıyor. Yazın ise salonlar dar gelip sokaklara yayılıyor neşe. Taze leziz balıkları, fasıl heyeti ve bol sohbeti ile özlenen, insanlarda müdavimlik yaratan mekânlar bu meyhaneler. Yerli-yabancı, fakir-zengin, cahil-okumuş herkesin birkaç saat geçirmekten keyif aldığı sokak 1991 yılında Osmangazi Belediye’sinin öncülüğünde restore edildikten sonra sivil korumacılığın örnek çalışmalarından biri olarak da ilgi görmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder